



ÇoCuK FeLCi ve ÇoCuK HaSTaLıKLaRı
Ne kadar gözümüzden sakınsak ta, bebeklerimiz, çocuklarımız bazen hastalanıyorlar. Aslında bağışıklık sistemleri henüz mikropları tanımıyor. O nedenle, ilk yıllarda özellikle anne sütü alamadılarsa veya yuvaya, okula başlayıp kalabalıklar içine girdiklerinde sık hastalanabiliyorlar. Büyüdükçe, bağışıklık sistemleri de gelişip onları dış etkenlere karşı daha korunaklı hale getiriyor. Bu bölümümüzde, bazıları sıklıkla çocukluk döneminde görülen (çocuk hastalıkları), bazıları da her yaşta görülebilen hastalıkların çocukluk çağındaki görünümleri, alınabilecek önlemler, tedavileri hakkında kısa bilgiler bulabileceksiniz.
Sinüzit: Eğer çocuğunuzda, uzun süren, geçmek bilmeyen burun akıntısı ve öksürük varsa nedeni sinüzit olabilir. Bu tanı, çocuklarda bazen gözden kaçmaktadır.
Sinüsler, kafatasının içindeki mukoza kaplı boşluklardır, burnumuzu kaplayan mukozayla devamlılık gösterirler. Sinüslerin bazıları doğumdan itibaren mevcuttur, bazıları da erişkin yaşlarına kadar gelişirler. Eğer sinüste bir tıkanıklık olursa, bu boşluklar iltihap ve sıvıyla dolmakta sinüzit tablosu ortaya çıkmaktadır. Belirtiler kronik vakalarda 2-2.5 aya kadar bile uzayabilmektedir.
Risk Faktörleri Nelerdir?
Sinüzit herkeste görülebilir, ancak aşağıdaki risk faktörleri görülme sıklığını arttırmaktadır:
Sigara dumanına maruz kalma
Burun veya solunum yollarında alerji
Gastroözefageal reflü
Orta kulak iltihapları
Bağışıklık sistemi zayıflıkları
Burunda septum eğrilikleri
Yuva, okul gibi kalabalık ortamlarda bulunma
Belirtiler Nelerdir?
Sinüzit öncelikle basit bir soğuk algınlığı gibi başlar. Erişkinde görülen başağrısı, yüzde hassasiyet gibi belirtiler, küçük çocuklarda olmayabilir. Soğuk algınlığı belirtilerinin uzaması, 7-10 günde geçmeyen burun akıntısı, geceleri artan öksürük, sinüzit ihtimalini akla getirmelidir. Beraberinde ateş, geniz akıntısının neden olduğu boğaz ağrısı ve ağız kokusu da görülebilir. Aynı anda orta kulak iltihabı da bulunabilir.
Çocuk Felci Hastalığı nedir ?
Çocuk felci hastalığı (poliomiyelit), çocuk felci virusunun neden olduğu bulaşıcı bir enfeksiyon hastalığıdır. Üç farklı tipi olan çocuk felci virusu, ağız yoluyla vücuda girer, boğazda ve bağırsaklarda çoğalarak, vücudun diğer bölgelerine yayılır. Başlangıç belirtileri ateş, baş ağrısı, halsizlik, kusma, boyunda sertlik, kol ve bacaklarda ağrıdır. Yaklaşık her 200 vakadan bir tanesinde, hastalık etkeni olan virus omuriliğe geçerek, orada kasların hareketlerini sağlayan sinir hücrelerini tahrip eder. Bu tahribat kalıcı olup, sinir hücrelerinin yerini yeni hücreler alamadığı için, etkilenen kaslar artık çalışamazlar ve hastalık hayat boyu sürecek felçlere neden olur. Felçli vakaların %5-10’unda solunum kaslarında felç gelişerek ölüme yol açabilir.
ÇOCUKLARDA İDRAR KAÇIRMA:
Çocuklarda idrar kaçırma en sık karşılaşılan sorunların başında geliyor. İdrar kontrolü sinir sisteminin gelişmesiyle paralel ilerliyor. Bebeklik döneminde işeme tamamen refleksle oluyor. İdrar kesesi (mesane) dolduğunda sinyaller omuriliğe gönderiliyor. Bu sinyaller omurilikte yeni sinyal oluşumuna yol açıyor. Yeni sinyal mesaneye ulaşarak kasılmaya yol açıyor ve işeme başlatılıyor. Çocuklarda idrar kontrolü ilk 5 yaş içerisinde tamamlanıyor. Bu yaştan sonra idrar kaçırma normal kabul edilmiyor. İdrar kaçırma birçok hastalığa bağlı olabiliyor. İdrar yolu iltihabı idrar kaçırma sebeplerinin başında geliyor. Mesanenin çalışmasını sağlayan sinirleri etkileyen hastalıklar da idrar kaçırmaya yol açıyor. Omurilikte doğuştan olan meningomyelosel gibi hastalıklar mesanenin çalışmasını engelleyerek idrar kaçırma sebebi olabiliyor.
İdrar kaçıran çocuklarda ilk olarak idrar tetkiki yapılması gerekiyor. Buna ek olarak ultrasonografi ile böbreklerin ve idrar yollarının değerlendirilmesi gerekiyor. Böbreklerde veya idrar kanallarında şişme varsa ileri tetkik yapmak gerekiyor. Sondalı mesane filmi veya ilaçlı böbrek filmi çekilerek böbreklerin ve idrar yollarını yapısal bozuklukları teşhis edilebiliyor. İdrar kaçırmasına sebep olabilecek bir hastalık varsa ilk olarak bunun tedavi edilmesi gerekiyor. İdrarın böbreğe geri kaçışı, mesane taşı, idrar kanalında tıkanıklık gibi hastalıklar idrar kaçırmasına sebep olabiliyor.
Böbrek veya idrar yollarında bir bozukluk bulunamazsa, mesanenin çalışmasını anlamak için “ürodinami” tetkiki yapılıyor. Mesaneye yerleştirilen bir kateter ile mesanenin basıncı ve kapasitesi ölçülüyor. Bu tetkikin sonucuna göre mesane kabaca, “spastik” veya “atonik” (tembel mesane) olarak ikiye ayrılıyor. Spastik, yani aşırı kasılmalar gösteren mesanelerin tedavisinde, oksibutinin gibi kas gevşetici ilaçlar kullanılıyor. Atonik, yani tembel mesanelerin tedavisinde ise mesanesinde biriken idrarı kişinin düzenli olarak boşaltması gerekebiliyor.
İdrar kaçıran çocukların mutlaka bir çocuk ürolojisi uzmanı tarafından muayene edilmesi gerekiyor. Gerekli tetkikler yapıldıktan sonra tedavi ve öneriler uzman tarafından aileye anlatılıyor. Unutulmaması gereken nokta ise idrar kaçırma tedavisinin zaman aldığı ve mutlu sonuca çok kısa sürede ulaşılmadığıdır.
ÇOCUKLARDA GECE KORKUSU:
Gece korkusu, günümüz çocukları için en önemli ve yaygın fobilerin başında gelmektedir.
Peki çocuklar için bir kabus haline dönüşen gece korkusu nedir?
Bu rahatsızlığın ortaya çıkmasında yatan sebepler nelerdir?
Gece korkusunun belirtileri neler olabilir?
Çocuklar bu durumun üstesinden nasıl gelebilir?
Gece korkusuna karşı açılan savaşta ebeveynlere ne gibi görevler düşmektedir?
Tüm bu sorular, çocuklarda gece korkusunu yenmede cevaplanması gereken mühim noktalardır. Bilindiği gibi, karanlıktan korkma durumu küçük yaşlardaki çocuklarda sıkça görülebilir;
ama gece korkusu olan çocuklar sadece karanlıktan korkmakla kalmayıp bunun yanında nefessiz kalma, aşırı terleme, titreme, panik halinde olma, mide bulantısı ve gerçeklik olgusundan uzaklaşma gibi
birtakım ciddi belirtiler göstermektedir. Yapılan araştırmalar doğrultusunda, gece korkusunun 3 ve 5 yaşındaki erkek çocukları arasında daha sık görüldüğünü belirtmekte de fayda var. Gece korkusunun sebeplerine
bakacak olursak, soya çekim yani kalıtsallığın başlı başına bir etken olduğunu görmekteyiz. Kalıtımın yanında ise, çocuğun geçimsiz ve stresli bir aile ortamına sahip olması, idrar torbasının dolu olması ve yatmadan hemen önce
yenilen yemek de çocukların gece korkusu nöbeti geçirmelerine yol açmaktadır. Çoğu çocuklar bu nöbetleri 10 dakika içerisinde atlatıyor olsalar da ne yazık ki bazı çocuklar tedaviye ihtiyaç duyabiliyor. Bu durumda ebeveynlere
çocuklarındaki bu rahatsızlığın boyutunu teşhis etmek için önemli görevler düşmektedir.
Örneğin:
Çocuklarını 2-3 hafta boyunca gözlem altında tutarak şu soruları cevap bulmaları gerekebilir;
Gece dışarıya çıkmak istiyorlar mı?
Işıklar aniden söndüğü zaman, aşırı heyecan ve korku belirtisi gösteriyorlar mı?
Herhangi bir siyah renkli objeye karşı tedirginlikle yaklaşıyorlar mı?
Eğer bu soruların cevapları genelde evet şeklindeyse ebeveynin acilen bir psikolojik danışmana başvurması gerekiyor.
Çünkü bu durum, yetişkinliğe kadar devam edebilme ihtimali olan ciddi bir psikolojik rahatsızlıktır. Aile çocuğunda gece korkusu olduğunu saptadıktan sonra, kendisi de bir takım uygulamalara yönelebilir.
Küçük adımlar ile yavaş yavaş ilerleyerek bu korkunun üstesinden gelebilir. Örnek vermek gerekirse, ilk önce çocuğuyla beraber siyah renk hakkında şarkı söyleyebilir ya da ağırlıklı olarak siyah renkleri
kullanarak resimler yapabilir. Çocuk siyah rengin varlığına yavaş yavaş alıştıktan sonra çocuğunun gözlerini kapayarak ‘ben kimim oyunları’ oynayabilir, ya da belli bir süreden sonra körebe oyununu oynayabilir.
Eğlence amaçlı akşam çocuğunu parka ve sinemaya götürebilir. İlk zamanlarda, gece çocuk yatacağı zaman odasının ışığını hiç kapatmazken, zamanla giderek aydınlatma derecesi azalan gece lambaları da kullanabilir.
Yani burada asıl önemli olan husus, yavaş yavaş ilerleyerek sistematik olarak çocuğu bu korkusundan duyarsızlaştırma olacaktır. Bu teknik bilgilerin yanı sıra, anne ve babanın çocuklarına sabırla, şefkatle ve sevgiyle yaklaşması da
son derece önemlidir. Çocuk nöbet geçirdiği zaman, ona sarılarak başına okşama, öpme ve sakinleştirmeye çalışma da tedavisi süresince önemsenmesi gereken önemli noktalardır. Doktorun yönlendirmelerine de birebir uyarak, çocuğun
düzenli uyku sistemine geçmesine yardımcı olunmalıdır.
ÇOCUKLARDA KEKEMELİK:
Kekemelik tedavi edilebilen bir konuşma bozukluğudur. Peki anne babalar kekemelik sorunu olan çocuğa nasıl davranmalı?
Kekemelik nedir?
Kekemelik kişinin konuşmasında gerek akıcılık, gerekse zamanlama açısından kendi yaşına uygun şekilde bir bozukluğun olmasıdır.
Genelde, kekemelik 2-7 yaş arasında fark edilebiliyor. Ama ortalama olarak 5 yaştan küçük çocuklarda fark edilmeye başlanıyor. Kekemelik konuşmanın başlamasında, sürdürülmesinde bir problem yaratır. Yani çocuk konuşmaya başlayamaz ya da başladığında bunu sürdüremez. Ünlemler, kesilmeler söz konusu olabilir.
Fizyolojik bir rahatsızlıktan dolayı yani konuşmanın gerçekleştiği ağız bölgesiyle ilgili bir problem nedeniyle de kekemelik söz konusu olabilir.
Ama kekemelik rahatsızlığı olanlar bir şarkı söyleme ya da bir şiir okuma durumunda kekemelik sergilemiyorlarsa, kekemelikte fizyolojik bir durum söz konusu değil diyebiliriz.
Ancak, ruhsal rahatsızlıklar, örneğin bir stres, kaygı gibi durumlarda tabii kekemelik ortaya çıkabilir ya da varsa da bu yoğunluğu artabilir. Bu faktörlerin ortadan kalması kişinin rahatlamasına neden olur. Bu da bu tür konuşma bozukluklarını ortadan kaldırabilir.
Özellikle, anne baba tutumlarının değişmesi, çocuktan üst düzey bir beklentinin olmaması ya da çocuğu bu konuda rahat bırakmak kekemeliğin ortadan kalkmasına yardımcı olur.


